DENİZEVİ Admin
Mesaj Sayısı : 750 Yaş : 65 Nerden : BALIKESİR ÜLKESİ : Tecrübe Puanı : 1448 Teşekkür : 2 Kayıt tarihi : 22/12/08
| Konu: Dumlupınar Faciası ve Şehitleri Paz Ocak 04 2009, 14:01 | |
| Akdeniz'de yapılan NATO tatbikatına katılan 1. İnönü ve Dumlupınar denizaltı gemileri, manevraların ardından Gölcük'e dönmek üzere yola çıktılar. 3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece Çanakkale Boğazı'na giriş yapan iki denizaltı gemisi, olacaklardan habersiz eve dönüyordu. Sakin geçen yolculuk saat 02.10 sularında Dumlupınar için son buldu.
Dumlupınar, Naraburnu açıklarına yaklaşırken geminin güvertesinde Süvari Kıdemli Yüzbaşı Sabri Çelebioğlu, Üsteğmen Kemal Ünver, Üsteğmen Hasan Yumuk, Astsubay Hüseyin Akış ve Astsubay Hüseyin İnkaya bulunuyordu.
Ancak Çanakkale Boğazı'nın sularında sessiz sedasız ilerleyen tek gemi Dumlupınar değildi. İstanbul yönünden gelen İsveç Bandıralı "Naboland" şilebi de aynı dakikalarda Naraburnu açıklarına gelmişti. Kaptanlığını Oscar Lorentzon'un yaptığı Naboland ile Dumlupınar, birkaç dakika sonra korkunç bir gürültüyle çarpışacak ve bu çarpışma Eceabat sahilinde dahi duyulacaktı.
Astsubay Hüseyin İnkaya, nöbetçi olmamasına karşın vardiya dışı görevine devam ediyordu. Nara önlerine gelinirken rotada dikkatini çeken değişiklik üzerine köprü üstüne çıktı. Tam bu sırada güvertede bulunan sekiz kişi, ne olduğunu anlayamadan suya yuvarlandı.
Naboland, Dumlupınar'a tam baş tarafından bindirmişti. Çarpışmanın gürültüsü Eceabat Limanı'nda demirlemiş olan gemilerce de duyuldu. Darbenin şiddetine dayanamayan Dumlupınar, birkaç saniye içinde Çanakkale Boğazı'nın karanlık ve soğuk sularına gömüldü.
Denizaltının tüm elektriği kesilmişti. Gemilerinin baş taraftan itibaren su aldığını gören denizciler hızla kıç torpido dairesine doğru harekete geçti. Kıç torpidoya varana kadar da arkadaşlarının birçoğunu kaybettiler. Dumlupınar batarken sadece 22 denizci de kıç torpido dairesine ulaşmayı başarmıştı. Dumlupınar ilk şehitlerini böylelikle vermiş oldu.
Aynı gece Eceabat Limanı'nda demirli bulunan Gümrük motorundaki personel, acil olarak kaza mahaline çağırıldı. Gümrük motoru, Naboland'dan atılan tahlisiye sandallarına çıkmış ve can yeleklerine sarılmış Dumlupınar mürettebatını görerek motora aldı ve Çanakkale'de hastaneye ulaştırdı.
Gün ağarmıştı. Balıkçı tekneleri, Dumlupınar'ın batarken su yüzüne fırlattığı haberleşme şamandırasını gördü. Gümrük motorunun ikinci çarkçısı Selim Yoludüz şamandıraya uzandı ve üzerindeki yazıyı okudu:
"Deniz Kuvvetlerine bağlı Dumlupınar Denizaltısı burada battı. Kapağı açın ve denizaltıyla irtibat kurun."
Yoludüz kapağı açtı, şamandıranın içindeki ahizeyi kaldırdı ve ümitle "Alo" dedi.
Telefondaki ses, "Buyrun, ben Astsubay Selami" dedi.
Beklediği karşılığı alan Selim Yoludüz, Astsubay Selami'ye ne durumda olduklarını sordu. Astsubay Selami, geminin 15 derece sancak yönünde yatık ve elektriğin kesik olduğunu, 22 kişi olarak kıç torpido dairesine girebildiklerini söyledi.
Selim Yoludüz, "Endişelenmeyin. Kurtaran yolda. Sizi oradan çıkaracağız" dedi. Astsubay Selami'nin cevabı, Selim Yoludüz'ün kulağına ve kalbine işledi:
"Ailelerimize selam söylüyoruz.Bizi kurtaracağınızdan eminiz."
Bu, Astsubay Selami'nin boğazın yüzeyindekilerle yaptığı ilk konuşma oldu. Saat 11:00 sularında olay mahaline gelen Kurtaran gemisinin tüm çabaları sonuçsuz kaldı. Bir süre sonra bir konuşma daha yapmak için şamandıranın başına gidildi ve ahize kaldırıldı. Ahizenin diğer ucundan sadece dualar, ezan sesleri ve iniltiler geliyordu. Saat 15:00 sularında ise muhabere şamandırasını tutan telefon kablosu koptu. Bir daha Dumlupınar mürettebatından haber alınamadı. Deniz Kuvvetlerimizin Dumlupınar denizaltısı Ege’de bir Nato tatbikatından dönerken 4 Nisan 1953 sabahı İsveç Neboland şilebiyle çarpışmış ve hızla batmıştı, o günkü teknik ve imkanlanlarla çok uğraşılmasına rağmen gemiyi ve içindeki 81 kişiyi çıkartmak mümkün olmadı, Türkiye’nin elinde 91 metre derinlikten bu denizaltıyı çıkaracak imkanlar yoktu. Denizaltı battıktan sonra battığı yerin bulunabilmesi için aşağıdan bir haberleşme şamandırası fırlatmıştı, bu şamandıranın içinde irtibatı sağlamak için bir de telefon hattı vardı, şamandırayı bir balıkçı motoru gördü, aldılar içinden bir telefon ve bir yazı çıktı: (Dumlupınar burada battı, kapağı açın ve irtibat kurun) konuşma gemidekilerle bu telefon vasıtası ile yapılıyordu, radyo işte bu konuşmayı veriyordu, kalabalık bunun için toplanmıştı. Babam askerliğini denizaltıda yapmıştı, gemiyi tanıdığı için onun heyecanı herkesten daha fazlaydı. Herkes ağlıyordu, dakikalar geçiyor kurtarma çalışmaları sonuç vermiyordu, aşağıdan konuşmalar, ezan ve tekbir sesleri geliyordu, Kurtaran Gemisi kazadan on saat kadar sonra olay yerine gelmişti ve çalışmalar başlamıştı, akıntı çok kuvvetliydi dalgıçlar on bir dalış yaptılar ve kurtarma halatını denizaltıya bağlamaya çalıştılar fakat teknik yetersizdi en son dalgıç 80 metreye kadar inebildi ve baygın halde yukarı aldılar on beş saat sonra basınç odasında hayata döndürüldü halbuki gemiye ulaşmaya daha on bir, metre vardı başarılamadı, bir internet sitesinde gördüğüm bir haberde, denizaltındaki subay ve erlere gerçeğin söylendiğini, kendilerini su yüzüne çıkaramayacaklarını buna imkan olmadığının bilmeleriydi, denizciler bu bilgiyle oksijen bitinceye kadar 72 saat hayatta kaldılar, söyledikleri son sözleri "Vatan Sağ Olsun !.." sözleri bu haberin kendilerine bildirilmesinden sonraydı... Bu sözleri ile de tarihe geçtiler. Çalışmalar sırasında şamandıra ve telefon bağlantısı kuvvetli akıntı nedeniyle koptu ve denizaltıyla olan tek irtibatta kesilmiş oldu !.. Radyo bu olayla ilgili her saat başı gelişmeleri veriyordu... Milli Savunma Bakanlığının yayınladığı yedi numaralı tebliğ şöyleydi: -” Çanakkale Nara önünde batan Dumlupınar denizaltı gemisinde kalmış olan personelin kurtarılmasından tamamen ümit kesilmiştir." Dumlıpınar Denizaltısını Kurtarma Planı Denizaltının Aşağıdan Su Yüzeyine Fırlattığı Şamandıra Şamandıranın üzerindeki Bilgi Notu ve Umutlu Bekleyiş... Son sözleri Vatan Sağ Olsun diyerek şehit olan 81 denizcimiz bugün Çanakkale Boğazının derinliklerinde ebedi uykularındadırlar. Vatan sağ ve onlara minnettardır, huzur içinde uyusunlar. Dumlupınar denizaltısına batışımdan beş yıl sonraki bir deneme ile zar zor inilebilmişti. Kazadan elli yıl sonra ise 2003 tarihinde gelişen sualtı teknolojisi dalışlar için yeterli noktaya ulaşmış ve bir belgesel çekimi için Dumlupınar’ inilmiştir. 30 Mart 2003 tarihinde Dumlupınar’a inen ekip resimler çekmiş Vatan Size Minnettardır yazılı bir plaketi de gemiye çakmışlardır.., Her yıl 4 Nisan’da İstanbul, Çanakkale ve Gölcük’te Dumlupınar şehitlerini anmak için tören düzenlenir ve denize yeşil çelenk bırakılır.Gemi Komutanı Şehit Kurmay Albay Yıl 1953, günlerden 4 Nisan... Sabahın ilk ışıklarında Eceabat ve Nara kıyıları şiddetli bir çarpışmanın gürültüsüyle sarsıldı. Bu sarsıntı, güneşle birlikte tüm Türkiye'yi saracaktı. Naraburnu açıklarında Naboland adlı İsveç şilebi ile çarpışarak Çanakkale Boğazı'nın sularına gömülen Dumlupınar denizaltısında şehit olan 81 Türk Denizcisi tarihin sayfalarına ve Türk Milleti'nin kalbine şu sözlerle kazınacaktı: Umutların tükendiği anda karanlıkta bekleyen 22 kişiye, herşey yine aynı sözcüklerle anlatıldı; konuşabilirler, türkü söyleyebilirler ve hatta sigara bile içebilirler. Şamandıradaki telefon hattının öbür ucundan, tüm Türkiye, denizaltıda tevekkülle ölüme yapılan hüzünlü ama başı dik !.. "Ah Bir Ataş Ver !.." türküsünü dinledi... Ah bir ataş ver cigaramı yakayım Sen salın (sallan) gel ben boyuna bakayım Uzun olur gemilerin direği Ah çatal olur efelerin yüreği
Ah vur ataşı gavur sinem ko yansın Arkadaşlar uykulardan uyansın Uzun olur gemilerin direği Ah çatal olur efelerin yüreği... "Burası suyla dolu"
Dumlupınar`ın kıç torpido dairesi dışındaki her bölümü yangın ve su dolması sonucu kullanılamaz hale gelmiş, bir kısım mürettebat torpido dairesine sıkışmıştı.
Bir süre sonra kurtarma gemisi Kurtaran, Dumlupınar`ın imdadına koştu. Hemen şamandıradan içeriyle bağlantı kuruldu.
Astsubay Selami Çizben’in o saatlerde Dumlupınar`la yaptığı konuşmaların kayıtları, bugün denizcilik tarihinin acı dolu sayfalan arasında yer alıyor:
"-Alo... aşağıdan... alo.... Dumlu..."
"-Evet Dumlu..."
"-Ben Üsteğmen Suat...".
"-Evet efendim, ben Selami..."
"-Selami nasılsınız? Biz geldik, şimdi bana durumu anlat".
"-Efendim dizellerden yara aldık, manevra dairesinde yangın çıktı. Bataryayı sıfıra alarak kıç torpido dairesine geçtik. Şimdi manevra dairesi suyla dolu..."
"-Kaç kişisiniz orada...?"
-22 kişiyiz
"-Diğer dairelerle irtibatınız var mı?"
"-Yarım saat evvel kıç batarya dairesi ile konuştum, şimdi cevap vermiyorlar".
"-Merak etmeyin, Kurtaran geldi, biz buradayız".
"-Efendim manometre 267 kadem gösteriyor, doğru mu?"
"-Selami, Kurtaran geldi. Şimdi kurtarma işlemine başlanıyor. Ben biraz sonra yine gelirim".
"-Peki efendim...".
Üsteğmen Suat, bu konuşmayı komutanlarına rapor ettikten sonra yeniden şamandıraya dönüp denizaltıdakilere moral vermeye çalıştı.
Ama durum biraz daha kötülemişti:
"-Alo... Dumlu...?"
"-Evet... Dumlu..."
"-Selami, nasılsınız ?"
"-Efendim hava içerde biraz fenalaştı !..."
"-Morallerinizi bozmayın. O hava size daha 2 gün yeter. Sen çocukları yatır. Sigara içmeyin !.."
"-Yok efendim, hepsi yatıyor. Sigara da içmiyoruz. Işık da yok. karanlıktayız..."
"-İhtiyaç lambalarını kullanmayın, ileride lazım olacak."
"-Kullanmıyoruz zaten. Birinin ışığı çok zayıfladı !.."
Kurtaran gemisi kurtarma çalışmalarını sürdüre dursun yarım saat sonra denizaltıyla yeniden bağlantı kuruldu. Suat Üsteğmen yeniden:
-" Dumlu... Selami..." diye seslendi. Ancak bu kez duyulan, sadece iniltiler ve "" sesleriydi... | |
|